21 Aralık 2010 Salı

Küçük küçük...

Bunlarda araya sıkışan minik minik işlerim. Hani günlük hayatın içinde bazı eşyaları kullanıma sokmak için yapılmış iki küçük iş.

İlki her örneğini gördüğümde beni heyecanladıran kutu kaplama denemelerimden biri. Bu kutuların takı için uygun olduğunu düşündüm. Her bir bölmesine bir takıyı yerleştirerek, özellikle küpeler veya minik setler için diğer parçasını arama sıkıntısında kurtuluruz mantığı vardı bende. Hatta bu kutu içindeki bölmeli kısımlar 2 adet olduğu için daha da kullanışlı olur diye düşündüm, kendimce.
Çok beğenerek aldığım kırmızı kağıtları kullandım kutuyu kaplarken. Aslında kapladıktan sonra da biraz sim, biraz boncukla ve belki de kurdele ile daha kokoş bir kutu oluşturmaktı amacım. Ama kızım kendisine yaptığımı öğrenince bu halde bırakmamı istedi. Hatta içindeki 2 adet olan bölmeli tabakanın biri çöpe gitti ve şu anda bu hali ile kutu kullanımda.
Ben yine de keşke kızıma söylemeden şöyle kokoş bir kutu yapsaydım diyorum her gördükçe onu.








İkincisi ise oğlum için yaptığım çalışma. Kendisi etüdlü okula gidiyor, ağır işçi modunda. Sabah 9 akşam 18 arası okulda. Bu nedenle eve çanta gidip gelmiyor, o da bu minik çanta bozuntusu dosya ile bir şeyler taşıyor okulla ev arası hergün.
Bu geçen sene aldığımız dosya idi. Tabi görüldüğü gibi çok kötü olmuştu son zamanlarında görüntüsü. Kenarlar ayrılmış, kırılmış, desen bozulmuş. Oğlum benim çok talepkar bir çocuk değildir, öyle gidip geliyordu. Ama bilirim ki farklı bir şey olursa da çok mutlu olur, hakkını verir.
Bende yeniden değerlendirelim çantayı dedim. Önce kenarları sağlamlaştırmak ve düzeltmek için koli bandı ile geçtim. O hali ile gösterdim ona. Bak ne yaptım, nasıl olmuş diye sordum. Canım benim hiç kimseyi kırmak istemez. Güzel dedi geçti. Sonra yine çok beyenerek aldığım bir yapışkanlı kağıt ile kapladım zemini. Öyle gösterdim. Sevincini görmeliydiniz.
Sonra da itiraf etti zaten, “ben seni üzmemek için güzel demiştim ama beğenmemiştim” dedi, bir önceki hali için.
Sonra da kitabındaki Ben Ten çıkartmalarını yapıştırmaya karar verdik birlikte. O işi de kendi üstlendi, büyük bir ciddiyetle de yaptı.

21 Aralık 2010 - Fındıklı

20 Aralık 2010 Pazartesi

Kuzenimden kutular




Kendini “çekirge” ilan eden kuzenimin yaptığı çalışmalar bunlar. Ben de “bayan bilen” olarak tabi kaprislerimi yaptım ama yılmadı, heyecanla, şevkle boyadı. Bu arada da benim yaptığım çalışmalara danışmanlık yapmaktan, fikir üretmekten de geri kalmadı.
İnsanın sevdiği bir işi yapması güzel ama, yaparken aynı şekilde keyif alan birileri ile birlikte olması daha da keyifli. Bunu bir kez daha hatırlamış oldum. Yıllardır evde yalnız yaptığım için boyamalarımı bu keyif yaşamak ayrı bir güzellikti.
Daha önce de bir tepsi boyamıştı kendileri.
Bu sefer kutu çalışmak istemiş hemde bayağı bir teferuatı olan kutulardan alıp gelmiş. Ama pek beceriklidir kendisi, tabiki üstesinden geldi. Üstelik zevkine çok güvenirim.
Yalnız pek bir depresif renkler almış, peçete çalışamadık bu nedenle. Biz de dekopaj yaptık. Üstelik çok beğendiğim desenlerden seçti, renkler de zemin ile çok güzel bir uyum sergiledi. Sonuçlar bence çok başarılı oldu. O da birilerine hediye edecek, yılbaşı için. Eminim alanlar mutlu olacaklardır.

20 Aralık 2010_ Salıpazarı

19 Aralık 2010 Pazar

KLIMT Desenli çalışma


Bu kare ahşap parçası uzun zamandır elimde. Kafamda ne yapacağımız bilemeden bir süre arabamın bagajında gezdirdim. Zira iş yerinde yapılan bir prototip sandalın üst kısmı olur kendileri. Baktım kullanılmayacak, talip oldum. Arkadaşta bana vermişti.
Neyse sonra ne yapacağıma karar verdim, nasıl kullanacağımı biliyordum ama nasıl bir desen ve renk kullanmalıydım ona karar vermem gerekiyordu. Zaten elimde yapmaya devam ettiğim, yarım kalan işlerim olduğu için de bir süre bu soru ile yaşadım.
Bu sorunun cevabını kendi kendime verip, üzerinde kullanacağım bu peçeteleri alalı bile 3 hafta oluyor. Çok sevdiğim Klimt desenli peçetelerden bulabildiğim iki farklı desenli peçete ile beraber uyum sağlayacağını düşündüğüm yelpazeleri de aldım.
Geçen hafta vaktim olunca da önce zemini krem rengi boyayarak başladım. Zeminin üzerine direk peçeteleri yapıştırsam baktım istediğim sonucu elde edemiyorum hemen stencil fırçaları ile açıklı koyulu, kızıl tonlu kahve rengilerle ponponlayarak zemini hareketlendirdim. Bu arada peçete yapıştıracağım alanı açık renk bırakmaya özen gösterdim.
Sonraki adımım peçeteleri yapıştırmak oldu. Baktım yine zeminde bir eksiklik var hemen resimlerin kenarını kontürle belirginleştirdim. Sonra da zemine Klimt desenleri detaylarına benzer desenleri tekrarlayarak bütün bir sonuç elde etmeye çalıştım.
Özellikle elde yaptığım desenler nedeni ile oldukça vaktimi almasına rağmen baktığımda sonuç benim çok hoşuma gitti. İyi ki uğraşmışım dedim kendi kendime.
Yelpaze kısmında resimlerin üst üste gelmesi nedeni ile bazı bölümlerinde düzeltmeler yapmam gerekecek ama bu hali bile hoşuma gitti. Kendi yaptığım iş olmasından muhtemelen. Ama düzeltmeleri de yapacağım kısa sürede ve devamını da yapıp sonucu tekrar sergileyeceğim.
Bu hali bile beni çok heyecanlandırdığı için buraya eklemek ihtiyacı duydum., bekleyemedim. Belki bu hataları nasıl düzeltebileceğim konusunda da farklı fikir verenler de olur bu arada.




19 Aralık 2010_ Esentepe, İstanbul

30 Kasım 2010 Salı

ÇİÇEKLİ BANYO SETİ


Bu da yıllar önce yaptığım bir banyo seti.
Aslında çok severek yaptım. Yeşillikler içinde mine gibi rengarenk çiçekler.
Ama nedense bitirdikten sonra emin olamadım. Banyoma da renk olarak uymadığı için kullanamadım. Öylece oradan oraya atılıp duruyorlardı.
Kırmızı banyo setini yaparken bunları tekrar boyayıp, hayata kazandırayım bari dedim. Kuzenim gelmişti. Ne kadar güzel bunlar, ben kullanırım bunları diyince ona hediye ettim. Doğrusu mutlu da oldum. Çünkü gerçekten severek yapmıştım bunları.
Bu arada ahşap sepet ve mendil kutusunu satın almıştım ama ortadaki kase bir arkadaşıma gelen hediye çiçakten artan çanaktı. Böylece o da hayata geri dönmüş oldu.
Zemini açık renk boyayıp, stencil fırçaları ile değişik tonlarda yeşil ve sarıyı zemine darbeler şeklinde uyguladım.
Sonra da rengarenk çiçekleri stencil ile yaptım. Bunlara da sap gerekiyordu. Onları da ekledim.
Umarım kuzenimde severek kullanır, iyi günlerde.
Salıpazarı - 30.11.2010

29 Kasım 2010 Pazartesi

KIRMIZILI BANYO TAKIMI


Son bir kaç haftadır herhangi bir şeye el sürememiştim. Aklımda yapmak istediğim onlarca proje ama ben ancak ev ile iş arasında mekik dokumakla yetiniyordum.

Eşimin yurt dışı seyahati araya girince ben de tüm ev işlerini bırakıp bari öncelikli olan bir projemi bitireyim istedim. Kızkardeşimin arkadaşı için istediği banyo seti vardı.

Öncelikle onu yaptım. Böylece kafamda olup da denemediğim teknikleri de denemiş oldum. Öncelikle banyo beyaz olduğu için renkli bir çalışma olmasına ve renkte de kırmızı, bordo tonları olabileceğine karar vermiştik. Bu tonlarda uygun olabilecek ve fazla sayıda olan sadece bu desende peçete vardı elimde. Böylece desen seçimi kolay oldu.

Sonra gidip yedek tuvalet kağıtlarını saklamak için ahşap kutuyu aldım. Bir de cam sabunluk ile bir kase. Ama çalışırken malesef kase kırıldı. Bende onun yerine evdeki kullanmayıp sakladığım minik bir sepeti bir de havluluk olarak büyükçe bir sepeti dahil ettim sete. Tabi sürekli kullandığım şu kahve kurularından yapmadan da olmazdı. Sonra bunları minik sabunlar, mumlar, kulak pamukçuğu ve mendil kutusu ile tamamladım.

Ahşap malzeme, sabunluk, ve sepetleri boyayarak başladım. Üzerlerine peçete tekniği ile desenleri geçirdim. Ancak sepette iri iri boşluklar olunca buraları peçete ile yapmak içime sinmedi. Bende böylece hamu ile çalışmayı denedim bir kez daha. Değişik boyutlarda dikdörtgenler yaptom ve bunları beya ile boyadım. Boya kuruyunca üzerlerine peçete kapladım ve sepetin etrafına yapıştırdım. Set mantığı korunsun diye benzerlerini ahşap kutu için de yaptım. Ama onları peçete ile kaplamayıp sadece ekose boyadım. Bu arada hamurdan iki adet de kalp yapıp ortalarından ip geçirmek üzere delikler açıp, onları da peçeteledim.

Marketten tesadüfen tam da kullandığım renkte bir mendil kutusu buldum, plastikten. Üstelik tekrar doldurulabilen bir kutu. Bunun üzerine de hamur dan çalıştığım parçalardan koydum.

Bakınca hoşuma gitti, renkli cıvıl cıvıl ama biraz da pırıltı gerek diye düşünüp hafif bir altın ışıltısı kattım. En son vernikleyip, sepete evde bulduğum bir kırmızı kurdeleyi fiyonkla bağladım.

İşte benim banyo setim. Ben beğendim. Annem, kızım ve kardeşim de beğendiler. Umarım sahibi de beğenir ve iyi günlerde kullanır.

Bu arada sepet boyamayı ilk kez denemiş oldum. Hamur ile çalışmam ise ikinci oldu. Ama hala istediğim düzgünlükte bir yüzey ve kesim elde edemiyorum. Bir şeyleri eksik veya hatalı yapıyorum ama ne acaba?

21 Ekim 2010 Perşembe

Çeyiz Setinin son parçaları





Evet daha önce de bahsettiğim yarım işlerim yavaş yavaş tamamlanıyor. Bu da eşimin kardeşine yaptığım hediyelerden biri.
Anahtar kutusu ve gazetelik. Renkler biraz iddialı oldu ama hep aynı renkleri çalışmaktan sıkılmıştım. Antre gibi bir yerde biraz renk olması güzel olur diye düşündüm. Zemini kırmızı boyadım. Üzerine siyah ile çatlatma yaptım.
Nasıl bir desen çalışmalıyım diye düşünürken bu deseni buldum. Uğur getirmesi için Hindistanda bu desenler evin kapıya yakın bölümlerinde kullanılırlarmış. Anlamı hoşuma gitti, desen de tabi.
Bende boyutlu boya ile bu deseni çalıştım.
Umarım severek kullanırlar. Bende anahtarlığın benzeri var ve çok kullanışlı olduğunu düşünüyorum. Alt kısmını mektupluk gibi fatura vs. için kullanıyorum. Umarım onlarda severler.


21 Ekim 2010 - Salıpazarı

19 Ekim 2010 Salı

Mutfak Takımının son parçaları

Aslında bunları da mutfak takımı ile birlikte çalışmaya başlamıştım ama kram rengi sprey boya bulamayınca bu güne kadar süürndü ortalıklarda.

Bu tabakları yine süslerim amacıyla almıştım yıllar önce. Uzun süre benim boyama malzemelerimin arasında durdu. Birgün baktım temizliğe gelen bayan uygun görmüş onları mutfağa transfer etmiş. Zaten topu topu 3 adetlerdi.
Neyse yılarca da mutfakta kullanıldılar. Her elime alışta alırkenki düşüncem aklıma geldi ve güümsedim. Bir gün yaparım birşeyler diyerek.
Kısmet bugüne imiş efendim. Mutfak seti için yeterince parçam olmadığını düşünüp kendimi biraz zorlayınca bunlar aklıma geldi. İster duvara assınlar, isterlerse içine ıvır zıvır koymak için kullansınlar diye yaptım.

Öncelikle peçete deseni arka yüzeyden yapıştırıldı. Sonra vernik ile verniklendi. Arkasından da krem rengi sprey boya ile tekrar boyanıp tekrar verniklendi.
Bu arada mutfak takımını daha önce biten parçalarını buradan görebilirsiniz...http://naz11-iz.blogspot.com/2010/09/mutfak-ceyizi.html

19 Ekim 2010 - Salıpazarı

13 Ekim 2010 Çarşamba

Bebek için sandık


İş yerinde bir arkadaşımın yeni bebeği olacak. Daha önce yaptığım anı kumbarasını çok sevmişti, ona da yapayım dedim ama kendisi biraz daha büyük bir boyunu tercih etti. Üstelik bebek erkek ve odası da denizci temalı olacağı için bunu da benzer olsun dedi.

Bende başladım boyamaya. Zemin kolay, kırık bir beyaz. Ardından çatlatma solüsyonları ile sandığın altını koyuca bir mavi üstünü ise gözkyüzü olacağı için daha açık bir mavi ile boyadım.


Sonra denizde dalga, gökyüzünde de bulut efektleri yapmaya çalıştım. Derken bir tane ağaç ile biraz da yeşillik konduruverdim bir kenara.

Buraya kadar kolaydı. Sonrasında denizcilik ile ilgili motifleri yapıştırmaya geldi sıra. Elimde minik ahşap şekiller vardı, daha öncede kullandığım. Ancak hem az hem de pek denizcilik temelı değildi. Bu konuda sıkıntı çektim doğrusu.



İnternetten bulduğum resimleri diğerlerinin yanında dekope etsem çok sıradan olacaktı. En son yoğun uğraşlar sonunda birmilyoncunun birinde kalan son magnet şeklindeki şekilleri de aldım yapıştırmak için. Internetten bulduğum resimlerin bazılarını da Ece Hanım'ın yöntemi ile kabartmaya çalıştım. Hamurun üzerine yapıştırıp, kenarlarını düzeltip sonra da zemine yapıştırdım bunları.




Bu arada magnet şeklinde olan ahşap malzemelerin arkasındaki mıknatısları çıkarmayı beceremedim. Ne ile yapıştırdılarsa öğrensek iyi olur, bizimde işimize yarar. Baktım öyle yapıştırmaya kalksam kısa sürede düşecekler ben de ozaman mıknatısların çevresini de hamur ile kaplayarak yapışacak yüzeyin genişlemesini sağladım.


En son olarak da vernikleyerek sahibine teslim ettim. Çok beğendi. Umarım keyifle iyi günlerde kullanır.


Bu arada daha önce yaptığım anı kumarası da burada...http://naz11-iz.blogspot.com/2009/07/merhaba-dun-4-temmuz-idi.html
13.10.2010 - alıpazarı

8 Ekim 2010 Cuma

Kelebekli Tepsi


Havaların soğumasına isyan ruh halim hepo açık renkle çalışmak istiyor, çiçek, böcek.

Bu da ayrı bir kelebekli çalışmam.

Daha önce yaptığım çeyiz seti gibi bu da eşimin yeni evlenen kardeşi için.

Basit bir çalışma. Kırık beyaz bir zemin üzerine yapıştırılan peçeteler ve kenarlarına boyutlu boya ile geçilen kontür.

Ancak bu peçete özel. Pınar ile yaptığım peçete değiş tokuşu kapsamında bana gelen bir peçete ve ben aynı günün akşamı kendimi büyük bir heyecanla daha önceden boyadığım zemine yapıştırır buldum desenleri.

Umarım sahipleri tarafından da beğenilir.


08.Ekim. 2010 - Salıpazarı

Kelebekli Anahtarlık


Uzun zamandır birşeyler yapamadığımı düşününce şu son bir kaç hafta oldukça verimli geçti. Tamamlanan mutfak setinin yanında bir kaç ufak dokunuşla bitecek işlerim de var.

Gerçi bu hafta ile yoğunluğum da artıyor ama o yarım işlerim en azından tamamlanır sıra ile umuyorum.

Son çalışmalarımda beyaz zemin denedim. Gerçi beyaz rengi biraz siyah ile kırarak kullandım ama genel olarak beyaz değil de krem rengi kullanıyordum biraz farklılık olsun dedim. Bir de bunlarda zemin çalışmak, eskitme yapmak yerine düz zemin üzerine çalıştım yine farklılık olsun diye.

İşte bu çalışmalarımdan ilki bir anahtarlık. Tek özelliği peçeteden kestiğim kelebekleri yapıştıp bir de çiçek ekledim. Son olarak da etraflarına boyutlu boya ile kontür geçtim. Hafta sonu bir arkadaşımın baby shower partisine gidebilirsem ev sahibine hediye olarak gidecek. Bu arkadaşımız aynı zamanda yeni evli. Beğeneceğini umuyorum.
8 Ekim 2010 - Salıpazarı

21 Eylül 2010 Salı

MUTFAK ÇEYİZİ




Eşimin en küçük kardeşi evleniyor. Onlara evlerinde kullanacakları bir şeyler yapmak istiyordum ama yaz ayları hiç birşey yapmadan geçti.

Sonra bir Cumartesi günü oğluşumun dişini çektirdik. Çektirdik ama hem beni hem dişçi bayanı bitirdi bu işlem, o nasıl ortalığı velveleye vermekti öyle. Sonrasında bir kaç saat bir şeyler yememesi gerekiyordu. Tam da böyle zamanlarda acıkır bizim çöp adam. Ben de onu oyalamak için hadi Eminönüne gidelim dedim, alışverişi sevmez ama “ amcaya çeyiz alalım” diyince dayanamadı. Amcasını da çok sever. Bu arada çeyiz nedir diye sordu. Ona anlattım şimdi kendisine de çeyiz yapmamı istiyor, henüz 8 yaşında.

Neyse efendim o zaman alabildim bir adet ekmek kutusu, çay kutusu, bardak altlığı ve tepsi. Mutfakta set olsun diye de çok yoğun uğraşlardan sonra kavonozlar aldım 7 adet 3 farklı büyüklükte. Hani her alış verişe gittiğinizde marketlerde ortalıkta olan kavanozlar var ya ben arıyorum diye nasıl saklandılar anlayamadım. Bir de işyerinden stokladığım kahve kutuları.

Öncelikle beyaz zemin üzeine çalışayım dedim. Bir deneme yaptım. Sonucu beğenmedim. Onu beyaz ile uğraşıp kapattım başka bir deseni elle çalıştım. İşte bu iyi dedim. Onu da salonumun ortasında 3-5 gün beklettim ama elim bir türlü verniklemeye ve aynı çalışmayı diğer malzemelere yapmaya gitmedi nedense. Hep bir şeyler eksik ama ne.

Neyse efendim sonunda kızım anne bence de sen bunu değiştir, biraz basit oldu diye itiraf edince benim ekmek kutusu 3. kez değişikliğe uğradı. Bu sefer beyaz ile değil de krem tonuyla devam ettim. Sonuç ta işte karşınızda.

Bu seferkini ben beğendim efendim. Evdekiler de beğendi, damat da dahil olmak üzere. Umarım gelin hanım da beğenir.

Aslında bakınca üzerine çatlatma da yapabilirdim ama artık vaktim kalmamıştı. Bu kadar çok şekil değiştirince ona zaman kalmadı. Bu arada 3 adet tabak yaptım aynı desenlerde. İster duvara as, ister içine ıvır zıvır koy. Ancak onların henüz arkaları sprey boya ile boyanmadı, bu nedenle burada sergilenemediler. Tamamlayınca artık.

Şimdilik acil olarak mutfak setini tamamladım. Bu tabaklarla birlikte bir kapı gazeteliği ve anahtarlık da sırada çeyizin parçaları olarak.

Sonra da oğluşuma bir şeyler yapmalıyım. Artık odasına mı olur yoksa çeyizine mi bakalım kısmet...



21 Eylül 2010 - Salıpazarı