15 Ağustos 2011 Pazartesi

Kapı Gazeteliği - Anahtarlık Seti - II









Bunlarda yazın başında yaptığım çalışmalardan. Bir türlü yayınlayamamıştım, bugüne imiş kısmet.

Kahve rengi sat çok klasik aslında. Mum ile eskiterek kahve rengi bir zemin oluşturdum. Üzerine gül desenlerinden dekopaj yaptım ve boyutlu boya ile biraz tamamlama, işte set hazır. Genellikle de gören çok beğendi. Aslında bende çok beğendim. Her yerde kullanılabilecek bir ikili ortaya çıktı. Bir de çiçek desenlerini her zaman sevdiğim için sanırım bu tarz çalışmaların sonuçları beni tatmin ediyor genellikle.




Diğer çalışmada ise hardal benzeri bir renge boyadım zemini. Altın rengi ile tamponlayarak zemine biraz hareket verdim. Üzerine ise peçete uyguladım.

Bu peçeteyi yıllar önce Hollanda'dan çok beğenerek almıştım. Bir türlü kullanmak kısmet olmamıştı. Zemin rengi lacivert olan peçeteyi bütünü ile değilde deseni bütünden keserek çıkardım. Bu nedenle biraz fazla zamanımı aldı. Ama sonucu çok sevdim.

Belki tüm peçeteyi bir tepside falan tekrar kullanmayı denemeliyim. Bu arada Temmuz ayı başında, tüm şansızlıklarım başlamadan hemen önce, yurt dışına çıkma şansım oldu. Bir kaç ülke birden gezdik eşimle. Çok güzel peçeteler aldım. Onları da denemeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Yurt dışına çıkıpta benim gibi eli kolu peçetelerle dönen o turda başka da kimse yoktur herhalde.

Bu arada ikinci KT de bitti. Bu sefer biraz daha kolaydı ama hala geride bekleyen 6 adet var. Üstelik saçlarım da yoklar artık. Kızıl bir peruk ile daha bir kokoş (aslında hiç olmadığım kadar) dolaşacağım ortalarda.


15 Ağustos 2011 - Gayrettepe











































28 Temmuz 2011 Perşembe

Kapı Gazeteliği - Anahtarlık Setleri - 1



2011 yılı hala benim için keyifsiz olarak devam ediyor. Uğursuz olarak nitelendirmem gerekirse bir dönemi 40 küsür yıllık hayatımda herhalde en uygun tanım bu yıla uyardı.

Yine de uğursuzlukların bu kadar ile sınırlı kalmasını ve sadece bu yıla özgü olmasını dilemeli her halde. Tüm bu sıkıntılar biz insanlaer için ve birileri yaşıyor işte. Neden bizim çevremizde dönüyor diye sorgulamak bu anlamda gereksiz.

Bu aralar yeni çalışmalar da yaptım. Kimi tamamlandı kimi ise ufak rötuşlar için bekliyor. Ama benim elimde başladığı zaman tamamlanmayan çalışmanın ne zaman biteceği hiç belli olmaz. Eğer problem yoksa zaten bitiriyorum ama problem varsa... Onu nasıl çözeceğim konusunda çözüm üretmek ayrı zaman alır, uygulamaya geçmek ayrı. Zaten başlangıç fikirle sonuç arasında dağlar kadar fark olur bu durumda genellikle.

Daha önce yaptığım çalışmaları burada paylaşma konusunda bil tembelim bu aralar. Ama artık uzatmamakta fayda var. Bu nedenle farklı zevklere hitap etsin isteyerek farklı şekillerde tamamladığım kapı gazeteliği ve anahtarlık setlerini paylaşmak istiyorum sizlerle.

Bu setleri seviyorum. Bence özellikle ev hediyesi olarak süperler. Hediye ettiğim ve beğenilmeyen hiç olmadı. Üstelik hani bir hediye alırsınız benzeri ev sahibinde de vardır, ikinciyi ne yapsam diye düşünür diye bir sorun da olmuyor. Bu nedenle benim için oldukça fazla sayıda yaptım bu aralar. Bir kaç tanesini de satılabilir mi acaba diye bir tanıdık dükkanına verdik ama sokak arası bir dükkanda şans olur mu bilmem?

İlk seti açık renk hazırladım, severim açık renkleri. Zemini ahşap doku olarak tanımladım. Sonra sevgili peçetelerimi yerleştirdim. Son olarak da boyutlu boyalar ile tamamladım detayları.

İkinci set ise ilkine tezat koyu bir renk seçildi. Aslında genel olarak insanlar bu renkleri tercih ediyorlar sanırım daha ağır durdukları için. Üzerine kırmızı yılbaşı çiçeklerinden dekopaj yaptım. Sonra da kenarları eskittim altın yaldızla. Bu setin hem gazeteliği kocaman hem de anahtarlığı fazla amaçlı kullanıma uygun. Sadece anahtarlık olarak değil aynı zamanda gelen faturalarıı vs. geçici toparlama amacı ile kullanıyorum bendekini.

Umarım beğenirsiniz.

28 Temmuz 2011 - Salıpazarı

19 Temmuz 2011 Salı

Babama Şımarık Tepsi



Babalar günü için babama şımarık tepsi sipariş etti annem. Oturduğu yerden yemeğini rahat yiyebilsin diye.


Ben de ne yapayım diye düşünürken yukarıdaki peçeteyi gördüm ve çok hoşuma gitti. Bir erkek için en uygun desenlerden biri bence. Tema tamamen erkeklere özel. Bir de rengi oldukça uzun süredir ordudan emekli olan babamın artık özlemiş olabileceği bir renk gibi geldi.


Hemen zemini boyadım ve bayağı bir eziyetle de peçeteleri yapıştırdım. Pek de düzgün olmadı ama tüm peçeteyi ilk kez yapıştırıyordum ve yöntemini bilmiyordum doğrusu. Şimdi artık öğrendim ama bu tepsi için biraz geç oldu.


Sonra etrafını tamamlamaya geldi sıra. Bir süre öylece seyrettim. Aklımdan farklı farklı alternatifler geçti ama bir türlü uygulamaya dökemedim. En son olarak bu koyu yeşil renge ve kendinden yapışkanlı altın rengi bordüre karar verdim. Böylece hem kolay hem de şık bir sonuç oldu.


Vernik işlemini ise standart vernikle değil 50 kat vernikle çözdüm. Nedeni her gün kullanılacağı için ve muhtemelen sıcak soğuk bir dolu malzeme ile karşılacağı için dayanıklı bir malzeme istemem. Bu vernik de ilk kez kullandığım bir vernik. Bazı noktalarda kabarcıklar kaldı sanırım bir şeyleri eksik yaptım.


Sonuca bir bütün olarak baktığımda ve ufak tefek defoları göz ardı ettiğimde şık bir tepsi gördüm. Babam ve tüm aile fertleri tepsiyi beğendi.


Resim sanki biraz eksik sergiliyor sonucu. Belki yeni fotoğraflama yapıp ekleyebilirim ama ne zaman bilinmez.






Gayrettepe, 19 Temmuz 2011

27 Haziran 2011 Pazartesi

Kapıma Gazetelik



Tatile gitmeden önce yaptıklarımdan bazılarını sergilemek istedim burada. Ama malesef koşturmaktan bir türlü zamanım olamadı, iki cümle yazıp fotoğrafları düzenlemek de zaman alıyor.

Ben de bari çok sevdiğim bu gazeteliği ekleyeyim istedim.
Bu, yıllar sonra tekrar ahşap boyama konusunda öğrenciliğe dönmemle beraber yapılan bir çalışma. İlk dersimin eseri ama bir türlü ikinci dersi yapmak nasip olamadı. O da tatil dönüşüne kaldı.

Klimt desenlerini çok severim. Bu desenli peçeteyi görünce peçete kabartma için kullanmak istedim.Yıllardır sayısız gazetelik yapmışımdır ama hala kapımda asılı bir tane yok. Bunu kendim için yaptım.

Öncelikle açık renk zemini boyadım. Kenarları kahve rengi ile mum eskitmesi yaptım. Önüne ise peçete desenini yapıştırdım. Sonra kabartmak istediğim yerleri kabartmak için kullanılan rölyef pasta ile geçtim. İşin bu kısmı biraz zaman alıyor ve sıkıyor insanı. Kuruyunca da üzerinde aynı desendeki peçeteyi tekrar desenlerin üst üste gelmesine dikkat ederek yapıştırdım. Sonra da el ile üzerlerine hafif hafif sıvazlarcasına baskı yaparak kabarık kısımların yukarıda diğerlerinin zeminde kalması için uğraştım.

Sonuçtan çok memnunum. Beğen çok beğendim, görenler de hep olumlu fikir beğendiler. Aslında bana kalsa dalların arasına ve yere minik renkli bir kaç nazarlık serpiştirirdim ama kızım “anne böyle kalsın” diyince ben de ellemedim. Bir süre böyle kullanalım bakalım. Şimdiden kapıdaki yerini buldu.

27 Haziran 2011 _ Salıpazarı

16 Haziran 2011 Perşembe

Bahara dönemi etkinliklerim




Merhabalar,

Uzun zamandır buralardan uzaktayım. İnsanın canı bazen bir şeyi yapmak istemez ya ben de o moddayım.

Aslında pek çok şey yapıyorum, hatta ahşap boyama ile ilgili olarak da bir dolu üretimim oldu ama nedense burada paylaşma şansım olmadı.
Hala da ne yazacağımı, nasıl yazacağımı bilemiyorum.Başlarsan bir türlü sonu gelir umuyorum. İçimde ki gözü yaşlı çocuğu biraz olsun avutmuş olurum belki böylece. (Yasemin Soysal’a ithaf etmem gerek sanırım bu cümleyi)

En son Nisan ayında yazmışım yazı. Oysa neler neler yaptım bu arada ahşap boyama olarak. Bir dolu aldığım malzeme boyanıp tamamlandı. Hatta bir bölümü acaba satılabilir mi düşüncesi ile bir mağazaya gönderildi. Mağaza dediysem de kendim de inanamadım bu tanıma. Sokak arasında, küçücük bir dükkancık aslında. Ben sahibi ile tanışmaya sonradan gittim, hanfendi telefondaydı, bu arada şöyle bir bakayım dedim. Kendi yaptıklarımı göremedim, bir tanesi haricinde. Buradan da anlaşılacağı üzere aslında pek de göz önünde değiller ama bir daha gittiğimde 1-2 fotoğraf çekerim, onları da yayınlarım. Çok hoş bir sahibi var dükkanın, emekli olmuş kendine meşgale yaratmaya çalışan bir hanım efendi. Hem de tek başına ayakta durmaya çalışıyor. Ben, boyamalarımdan ayrı olarak umarım ki işi rast gider.

Bu maceranın dışında ayrıca uzun zaman sonra ilk kez transfer ve beraberinde tamamlama yöntemi ile bir kutu yaptım. Aslında sonuç çok da hoşuma gitti ama biraz daha işi var kutunun.

Bir de yeniden ahşap boyama konusunda öğrenci oldum. Acıbadem de çok sevimli bir bayan, Yıldız Hanım’ın sıcacık atölyesinde bir gün geçirdim. Bir tepsi bir de kapı gazeteliği yaptım kendime. İkisi de peçete ile. Onları da paylaşırım, nasıllarıyla birlikte.

Bunlarla uğraştım ama çok da huzurlu bir dönem değildi bu dönem. Öncelikle, aslında bu döneme damgasını vuran en önemli olay Bülent Abiyi kaybetmemiz. Hiç beklemedik böyle bir sonu. Hep iyileşecek ve dönecek eve diye baktık. O her Bayrampaşa’ya gittiğimizde görmesek de varlığını bilirdik. Kimseyi kırmazdı, çocuklarda da ayrı bir yeri vardı. Yokluğu hissedilmeyecek gibi değil.

Toprağın altına bırakıp birini eve dönmek ne garip bir şey. Bu hepimiz için aynı son ama biraz da sıralı olmalı...Bu sene zamansız kayıplarımızın senesi oldu. Bunu derken de insan korkuyor, sanki devamını çağırır gibi. Ama bu son olsun demek de kayıplarımıza haksızlık gibi geliyor.

Aslında işte tam da bu nedenle yazamadım belki. Nasıl yazacağımı bilemedim. Hayatımızdan eksilen, yaşarken belli bir mesafede olan (ne çok uzak ne de dibimizde olan) birinin kaybıyla beraber aslında ne kadar sarsılabileceğini görmenin şoku birazda benimkisi. Sanki bir abin var da onun varlığı güven verir ya insana. Hani ihtiyaç duymasan da duyduğunda biri vardır ya orada, bilirsin. Oysa kendisinden öyle bir beklentim de olmadı hiç. Öyle bir noktada olsam varırmıydım yanına? Bilemiyorum. Ama demek ki kişiliği ile vermiş bu duyguyu bana.

Bu arada bir dönüşüm projesi başlattık ve bitirdik iş yerinde. Şimdi bazı ufak tefek ygulamaları ile meşgulum. Nasıl da zamanımı yedi ve yordu bu proje beni. Az değil Şubat ayından beri neredeyse hergün 60 km git gel, köprü geç az yorucu değil. Ama sonu güzel oldu, bakınca insan değdi diyor sonuca. Eğer aynı başarıyı günlük yaşantımızda da sağlarsak bir dolu soruna noktayı koymuş olacağız.

Benzer bir projeyi de evim için uygulamaya koymalı, bir 5S yapmalıyım. Birazını yaptım, yıllardır kıyamadığım dergilerimi gönderdim çöpe bu bile beni rahatlattı. Ama ev için daha yolun çok başındayım. Devamını da getireceğim, içimdeki çocuğu da alıp yanı başıma...BEN YAPABİLİRİM.

Daha çok şey var yazabileceğim bu döneme ait. Okuduğum kitaplar mesela. Bir de değişen hayata bakış açım. Hani kitaplar değil de neden, benim şiddetli değişim ihtiyacımla bir araya gelen bukitaplar ve etkileri. Hani şair demiş ya “damla kendini tamamlayınca damlar” aynı onun gibi, 5 yıl önce alıp sadece bir kaç sayfasından sonra bıraktığım kitabı elimden bırakamadım şimdi. Ne kadar ilginç...

Bunlar belki sonraya. Şimdilik kısa bir sergi son yaptıklarımla ilgili. Detaylı açıklamaları sonraya....

16 Haziran 2011 – Çayırova



18 Nisan 2011 Pazartesi

Teyzemin Mutfak Seti




Teyzem için daha geçen yaz İkea’dan aldığımız baharat seti öylece durup duruyordu. En sonunda kuzenimin baskısı ile elime alayım dedim. Öncelikle acı bir yeşil ile boyadım, baharat setinin ahşap rafını. Sonra beğendiğim deseni kenarlarına ve cam kavonozların üzerine dekope ettim. Kenarlarını da altın yaldız ile geçtim. Ama teyzeme sadece bu kadarı ile vermek istemeyince hemen benim iş yerinden taşıdığım kahve kavonozlarından birine el attım. Önce peçete ile kaplayıp sonra yeşile boyadım. Sonra aynı desenleri irili ufaklı dekope ettim, yine kenarlarını altın yaldız ile geçtim. Sonra altın sarısı renk ile sünger yardımı ile tamponlama yaptım. Böylece peçetelerin oluşturduğu dümdüz olmayan zemin daha bir hoş oldu. Eşim bu kavanosu çok beğendi, tek olmasın diyince kavonozları 3 adede çıkarttım. Sonra 2 adet’de evde çocukların saralle kavonozlarından büyükçe kavonozlar yaptım. En son bir de elimdeki Cola tepsisine el attım. Onu da aynı renk ve desen ile tamamladım. Bunları sprey vernikle yapmak pek içime sinmedi. Teyzemin titizliğini bilirim. Sık sık yıkanacaklardır. En iyisi yat verniği diyerek suya dayanıklı bir vernik ile vernikledim son olarak. İyi günlerde kullansın inşallah.

18.04.2011 - Salıpazarı

12 Nisan 2011 Salı

Bir Anahtarlık Daha


Pazar günü iş yerinden geçen yaz evlenen bir arkadaşıma gidecektik. Topluca aldığımız hediyenin dışında bir de ayrıca kendi emeğim olan bir hediye götürmek istedim.

Ama evde malzemem de yoktu. Ahşabı aynı gün içinde aldım. Sonra kızımı dişçi için Bakırköy'e götürdüm. Sonrasında yer yer yağan yağmura aldırmadan hobi malzemeleri satan dükkanları gezdim. Bir kaç boya vs alıp saat 20:00 gibi eve dönüp, çalışmaya başladım.

Önce bendeki beyaz rengi biraz siyah ile karıştırıp kırık bir beyaz elde ettim. Tabi bu da biraz zaman aldı. Çünkü eklediğim 1-2 damla bile beyazı birden koyu bir griye çevirdi. Üzerine beyaz boya eklemekten hal oldum. Neyse sonrasında zemin boyayıp peçeteyi yapıştırdım. Bu da kolay olmadı. Bu deseni çok sevmiştim ama peçete olarak değil mendil olarak satılıyordu. Peçete gibi üzerinden yapıştırmak istedim. Ancak sanırım kalın olduğu için yapışkan içine nüfuz edip zemin ulaşamadı ve yapışma gerçekleşmedi. Ben de önce zemini kapladım peçete tutkalı ile sonra da üstünden tekrar gittim tutkallı fırça ile. Ama bu arada desende esneme ve kırışmalar oluştu birazıcık. Sonrasında da boyutlu boya ile olaya biraz ışıltı kattım.

Sonuç hoştu, ben beğendim, umarım sahibide beğenir ve kullanır.

İşte böyle güzel bir günün ardından eve dönerken bir de ufak kaza geçirdik. Arkadan çarpan alkollü sürücü sayesinde 3 saatimiz karakolda geçti ama ciddi bişey yok. Şimdi sadece gülümseyerek hatırlıyoruz alkolün neden olduklarını.


12.04.2011 _ Salıpazarı